17 Haziran 2017 Cumartesi

Daha Çocuktuk...


Hep Çocuk kalanlara..

Küçükken sevgiler masumdu, güzel tebessümler vardı. Üzgün olmazdık mesela sadece düşerken diz yaralarımıza ağlardık. Kimse ile bir alıp veremediğimiz olmazdı. Mesela çok az düşünürdük, hatta düşündüklerimizi günün sonunda unuturduk. Beyni yoran bir şeyler yoktu, düşündüklerimizi hep söylerdik, içimizde bir şeyler kalmazdı. Yolculuklarımız da hiç olmazdı, gittiğimiz tek yer sabahtan akşama kadar oynadığımız sokaklardı. Bir çoğumuz hatırlar belki yemekten yemeğe eve uğrardık. Oysa şimdi hepimiz dört duvarlı odalara takılıp kaldık. Hayatın incecik bir çizgisi vardı, şimdi ise o çizgilerden yollar çizilmiş önümüze…  Anlaşılan biz büyümekle hata yaptık, ya da büyüdükçe bedenimiz yaşlandı fakat ruhumuz hep çocuk kaldı.  Biz bir şeyleri zamanında en güzeliyle yaşadık. Kimin aklına gelirdi ki büyüyünce hüzünleneceğiz, hep hüzünlü şarkılar çalacak… :)

Ötelerden annelerimizin gülücükleri belirirdi, o bizim için mutluluğun tarif edilemeyen kısmıydı. O an yoğun bir sevgi seli yaşanırdı. İşte o yüzden annelik  de mucizevi bir duyguydu, kimi zaman tuhaf bir gülümseme, Kimi zaman da gökyüzünden bağımsız mavili, bir görüntü…


7 Haziran 2017 Çarşamba

BELİRSİZLİK . .



Yıkık dökük bir kent var şimdi, düşler çok uzaklarda kaldı...  Belki de her şey eski zamanlarda kalan, sıcak gülüşlerde fırtınalar andıran bir umudun yok olmasıyla başlamıştı... Çocukların  o masum gülücükleri, şimdi paramparça olmuş bir hüzün yığını ... Ruh, parçalara ayrılmış, bir türlü bir araya gelemiyordu düşünceler... Cümleler desen zaten devrik ve anlamsız ... Modern çağın bu vurdum duymaz hissine kapılıp birbirimizi üzüyoruz ...Üzülüyoruz... Neyi ? Ne zaman yapacağımızı bilmiyoruz, haliyle kırdığımız insanların da haddi hesabı yok. Çoğu zaman gereksiz bir hüzün kapıyı çalar... Nerden geldiği belirsiz bir ay ışığında görünür. Her ne kadar ``Burada öyle biri yok`` desen de, o seni bulmuş, sen de hazırlıkları yapmış, onu misafir etme moduna girmiş gibisin... Sendeki o duygu, hüznü baş köşeye oturtur ve dinlemeye başlar....Anlatacak çok şeyi olsa da, sen sadece anlamak istediklerine odaklanır, hatta o cümleleri yakalarsın. Aslında o kadar da anlaşılmaz değiliz, sadece anlaşmak için aynı çizgiyi bulmaya çalışmıyoruz...

      Ve her zamanki gibi, daha çok sevgi lazım insanoğluna, çünkü gittikçe her şey azalmaya başladı, mesela çoğu insan artık düşündüklerinin ve hissettiklerinin farkında olmadan,  hayatın ritmik ruhuna kapılıp günlük rutinlerini yapar, sessizliğine gömülür sonra da kendi içindeki sevgiyi öldürür. Çoğumuz böyle yabancılaşmadık mı sevdiklerimize ?
            Anlaşılan büyük bir belirsizlik var çünkü samimiyetler yeterince etkisini gösterememiş olmalı. yoksa bu kadar anlamsız olamazdı gökyüzü. Oysa hayatın sadece bir kaç andan ibaret olmadığını fark etmeliydi insan. Gerçek şu ki birileri düş kurarken, birileri de sadece dinlemiş, her ne kadar o düşün içinde olsa da habersiz bir yolculuğa çıkmış gibiydi.


              Gerçekten Modern çağın ruhuna kapılan insanlar belirsizliğin içindeydi, hatta bir şeyler de insanoğlunu yordu... Ve giderek hissizlesti... Ama üzerinde durulacak konu: O hissin yok olmasına neden olan şeyler nelerdi...? Gerçekten her şey geriye mi alınmalı, yoksa fedakarlıklar mi yapılmalı..? Bu kadar anlaşılmaz insanlar arasında yok olmaya yüz tutmuş duyguların, bir an önce tedavisi mi yapılmalı...? Yoksa  Umudun yokluğundan habersiz mi olunmalı...? Tabii ki bu bir reçete ile yapılacak iş değil ama nedenler her zaman dikkate alınmalıdır....





4 Haziran 2017 Pazar

YABANCILAŞMAK


Bazen bütün güzelliklerin üzerine anlamsız, kara bulutlar toplanır... Hatta bir yerlerde bekleyen insanların  üzerlerine depresif ve kasvetli bir hava estirirler... Ama sen bu havadan habersiz bir şekilde, güzellikler düşlersin, cümlelere misafir edercesine... Hayal ettiğin bütün şeylere düşman birilerinin olduğunu bilmezsin. Bu tür kişiler düşlerinizi beraber kurduğunuz kişiler olabilir, ya da bir başka yerlerde saklanmış, sanki hiç ulaşılmamış kalbe, hissedememiş gibi seni bilinmedik durumlara iten kişilerdir ... Yapraklardan söz ettiysen ona, sanki öyle bir nesnenin varlığından habersiz biriymiş gibi...  Hatta kulağına fısıltılarını bile unutmuş olabilir....

Kısacası yabancılaşmaktan söz ediyorum... Belki de en çok korktuğumuz şeylerden biridir yabancılaşmak. Bu saatten sonra yabancısıdir her şeyin... Belki de senin günlerce, aylarca paylaştığın bütün düşlerini, bir başkası, kırık dökük bir sandala bıraktı ve fırtınaya kapılıp gitti... Gemin battı , bundan sonra bir daha kurmazsın öyle düşleri...  Ha unutmadan zaman en büyük düşmanınızdır, sakin ola zamanın kuytu bilinmez anlarına kapılmayın...! Bir çuval inciri berbat etmeyin... Bir de zamanı illa ki olumsuzluklarla birlikte düşünmeyin... Zaman varken birileri, bir şeyler yapmalı, suskunluğunu bozmalı ...  
          Ya da durun siz gurur mu yaptınız ? Bak gene yanlış yola saptınız ... Sevgi için gururuna yenik düştüysen, bundan sonra sana kimse yardım edemez... Gene bu kadar umutsuz olma, yapacak mutlaka bir şeyler var üstelik sen, Zamanın rüzgarlarına kapılacak biri değilsin...